ERKEK EGEMEN TOPLUM VE KADINLAR

Hasan AZAKLI

                                                                       Emekli İlköğretim Müfettişi

                                                                                  Eğitimci-Yazar

Bu yazımı çilekeş kadınlarımıza  ithaf ediyorum.

İngiliz oyun yazarı Lucy Kirkwood’un yazdığı,Seçil Honeywill’in  Önce Bir Boşluk Oluştu Kalp Gidince,Ama Şimdi İyi adıyla Türkçeye uyarladığı oyun ülkemizde güncel bir sorunu abartısız ve gerçekçi bir yaklaşımla ortaya koymaktadır.Oyun bir tanıdığı tarafından Türkiye’ye davet edilen Ukraynalı Dijana’nın başından geçen olayları anlatmaktadır.Başlangıçta iyi bir yaşam için güzel bir iş bulma hayaliyle  ülkemize gelen yabancı uyruklu kadınların daha sonraları maharetli ve üstün yetenekli erkeklerimiz tarafından nasıl fuhuşa itildiklerini,bedenleri üzerinden nasıl para kazanıldığını,pasaportlarına nasıl el konulduğunu,nasıl sınır dışı edildiklerini bizlere  tiyatro sahnesinden  gerçekçi bir şekilde anlatmaktadır.

Son yıllarda gerek görsel basında,gerekse yazılı basında sık sık  “fuhuş operasyonunda 21 göz altı,fuhuşa aman yok,fuhuşa sıkı takip” v.b spot başlıklı haberlere genişçe yer verildiğini devamlı olarak görmekteyiz.Sokaklardan gelişigüzel toplanan yabancı  uyruklu kadınlara kadınlığı aşağılayan tavır ve davranışlarla genelde kadınlık aşağılanarak ve  karalamaya çalışılarak büyük bir güvenlik operasyonu olarak önümüze getirilmektedir.

Diyelim ki yabancı uyruklu kadınları fahişeleştirme  etiketi altında tümünü boca edercesine sınır dışı ederek büyük bir zafere imza atmış olduk.Peki bu kadınları batakhanelere düşüren ve bu ortamı hazırlayan erkek fahişeleri ne  yapacağız?Bu erkek fahişelere ne tür yaptırımlar uyguladık? Bunlara hangi cezaları ön görüp verdik?Erkek egemen toplumda ve ataerkil yapının baskın olduğu bizim gibi ülkelerde  fahişeleşmeyi yaratan ve fahişeleştirmeye zemin hazırlayan yer,mekan ve ortamları sorguladık mı?Son yıllarda Ülkemizde seri şekilde işlenen kadın cinayetlerinin nedenlerini ve bu cinayetleri ortaya çıkaran toplumsal örüntüleri,değerleri sorguladık mı?Şiddete maruz kalan kadının can güvenliği istemine rağmen bu en  temel yaşam haklarını  dikkate almayarak,yapılan kişisel başvuruları önemsemeyerek bu kadınları resmi yol ve yöntemlerle ölüme ve yaşamlarının son bulmasına  sebebiyet vermedik mi?Her şeyden önemlisi 13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 26 tecavüzcüyü bir ülkenin yargısının en üst kurumu olan yargı erki tarafından bile 13 yaşındaki çocuğun 26 kişi ile  “rızası ile birlikte olduğu” yorumuyla cezalandırmanın alt sınırdan verilmesini sağlamadık mı?

Yaşamın  her alanında kadınları aşağılayan,baskın erkek egemenliğini kollayan her türlü davranışlar kadınlarımıza bakış açımızı ve  algı düzeyimizi açıkça göstermektedir.Kadınlarımıza toplum olarak bakış açımızı en iyi bir şekilde büyük ozan Nazım Hikmet şiiriyle çok güzel bir şekilde dile getirmiş bulunmaktadır.Yazıyı büyük ozanın kadına bakış açımızı çok güzel betimleyen bu şiiriyle sonluyorum.

Ve kadınlar bizim kadınlarımız:

Korkunç ve mübarek elleri,

İnce ve küçük çeneleri,

Kocaman gözleriyle,

Anamız,avradımız,yarimiz

Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

Ve soframızdaki yeri

Öküzümüzden sonra gelen

Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

Ve ekinde,tütünde,odunda ve pazardaki

Ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında

Yere saplı bıçakların oynak,ağır kalçaları

Ve zilleri ile bizim olan kadınlar,

Bizim kadınlarımız.