Dr.Hilmi ÇAKMAKÇI
1927 Çamlıköy doğumludur. İlkokul ve ortaokulu Hopa’da bitirdikten sonra babasının teşviki ile İstanbul Kabataş Lisesi’ne geçti. 1938’de Artvin Valisi Refik KORALTAN tarafından okul seferberliği başlatılmıştı. Herkesin kendi köy ilkokulunun yapımına madden (salma parası) ya da bedenen çalışarak katkıda bulunması gerekiyordu. Lise talebesi iken 1941 yılı yaz tatilinde geldiği köyünde ilkokulun yapımına öncülük etti. Tahta semer ile sırtında taş taşıyarak diğer kişilere örnek oldu ve onların da katılımını sağladı.
Aynı yıllarda babası Faik ÇAKMAKÇI (Faik usta) köy değirmenine monte ettiği 1,5 W’lık bir dinamo ile elektrik üretiyor ve akşamları evde hafif bir aydınlatma sağlıyordu. O tarihlerde Hopa’ya gelen gemilerin kaptanları elektriksiz olan Hopa’nın yakınındaki bu ışığı merak edip kendisi ile görüşme taleplerinde bulunmuşlardı. Faik ustanın ardından Arhavi’den Hasan ÖZKAZANÇ ve Kutunat mahallesinden Nuri ÖZGEN de aynı yöntemle değirmenden elektrik ürettiler.
1942-1950 yılları arasında belediye başkanlığı yapan Lütfü ÇİÇEK İstanbul’dan 18 KW’lık bir dizel jeneratör getirtti. Deniz kenarındaki belediye tuvaletinin elektrik santralına dönüştürülmesine karar verildi. Kaymakam Sabri DEMİR’in isteği üzerine Faik ÇAKMAKÇI’nın nezaretinde Ahmet ERSOY ve Şükrü usta tarafından jeneratör monte edildi. Santralın yanına bir direk dikilerek direğin tepesine bir alarm düdüğü takıldı. Bundan amaç elektriğin verilmeye başlanacağı anı vatandaşlara duyurmak ve o sırada elektrikli aletlerden uzak durulmasını sağlamaktı. Mevsime göre değişmek üzere, akşamın başladığı saatlerde düdük öttürülür ve sonra elektrik verilirdi. Gece 24.00’de jeneratör kapatılırdı.
Fındıklı ve Arhavi’nin Hopa’ya bağlı olduğu yıllardaki bir olay o zamanının devlet adamlarının vatandaşların dertleri ile ne derece ilgili olduklarının çok güzel bir göstergesidir. Murgul’da görevli Ahmet ÇAVUŞOĞLU isimli Fındıklı’lı bir adamın Fındıklı’daki kızı kaçırılır. Adam kızının nerede tutulduğunu öğrenmiştir ve Vali ile Kaymakam’dan kızını kurtarmalarını ister. Fakat beklediği ilgiyi görememiştir. Sonunda İsmet Paşa’ya telgraf çeker. Herkes “Telgrafın Paşa’ya verilmeyeceğini, bir sonuç alınamayacağını” söylemektedir. Telgrafın Ankara’ya ulaşmasından 24 saat sonra kız güvenlik güçleri tarafından ailesine teslim edilir.
Liseyi bitirdikten sonra Yüksek Öğretmen Okulu’nda 1 yıl öğrenim gören Hilmi ÇAKMAKÇI Hopa Ortaokulu’nda iki yıl vekil öğretmenlik yaptı. Daha sonra Tıp Fakültesi eğitimi için tekrar İstanbul’a gitti. 1954 yılında mezun olarak Hopa’da hekimlik mesleğine başladı. 1955’de Hopa’yı ziyaret eden dönemin Sağlık Bakanı Dr. Behçet UZ kendisine “ Biz her köye bir sağlık ocağı yapmayı düşünüyoruz. Sen genç bir doktor olarak ne dersin?” diye sorduğunda “Yolu olmayan köylere sağlık ocağı yapmanın bir faydası olmayacağı” yanıtını vermiştir.
Bu tarihten sonra köylere yol yapılması ile uğraştı. İlk olarak Banglet mahallesinin yol yapımı ile ilgilendi. Bazı arazi sahiplerinin razı olmaması üzerine Kaymakam Temel TÜRKAY’ın kamulaştırma kararı aldırmasını sağladı. Karar bozulamasın diye, kendisi temyiz ederek Danıştay’dan onanmasını temin etti. Bu arada bazı arazi sahiplerine açıktan paralar verildi. Karayollarının dozeri (operatör Remzi usta) alınarak mazotu, büyük kısmı Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI tarafından olmak üzere, vatandaşlar tarafından karşılandı. Ayrıca vatandaşlar bedenen de çalışmalara katıldılar. Sonrasında Kutunat mahallesine, Sugören köyü’ne ve Kemalpaşa’daki Kazimiye köyüne yapılan yollara ön ayak oldu.
Televizyon ve radyolardaki hava durumu bültenlerinde Trabzon’un doğusunda kalan hiçbir kıyı ilçesinin adı geçmezken, sadece Hopa’nın adı geçmektedir. Bunu sağlayan Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI’dır. Meteoroloji Teşkilatı’nın yurt çapında genişlemeye çalıştığı yıllarda istasyon kurulması için Doğu Karadeniz’de uygun yer arandığını duymuş ve aranılan standartlara uygun olduğunu düşündüğü kuyumcu Niyazi’nin (Niyazi NUMANOĞLU) evinin bahçesini önermiştir. Arsayı uygun bulan Meteoroloji Teşkilatı da burayı kamulaştırarak istasyon kurmuştur.
Hopa’da futbolun gayri federe oynandığı yıllarda Şinasi ALİEFENDİOĞLU ve Ali KÜÇÜKALİ bir kulüp kurulmasını teşvik ettiler. 1954 yılı yazında Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI’yı da davet ettiler ve bir kurucu kurul oluşturuldu. Bu kurulda Adnan KARAHASANOĞLU, Kenan KARAHASANOĞLU, Osman MURADOĞLU ve İlhan OSMANAĞAOĞLU da vardı. Böylece Gençlerbirliği Kulübü kuruldu, başkanlığa Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI getirildi. İlçede futbol oynayan herkes toplandı ve takım oluşturuldu. Tamamı Hopalı olan bu oyunculara daha sonra dışardan katılanlar da oldu. Bir müddet sonra Şinasi ALİEFENDİOĞLU bir kısım futbolcu ile birlikte kulüpten ayrılarak Kurtspor Kulübü’nü kurdu ve baştan beri istediği sarı-kırmızı renkleri aldı. Gençlerbirliği yoluna devam etti. 1956 yılında Vali (Tirebolulu) Hilmi İNANÇ’ın daveti üzerine Çoruhspor ile yapılan maç sertlik ve oyuncu Turgut ÇAKIR’ın kavga etmesi üzerine yarım kalmasına rağmen Vali’nin yöneticilere yemek vermesi ve “yerli şarap” ikram etmesi anılarda yer aldı. Bu dönemde İsmet BULUT, Bayar BEŞİROĞLU, Kobra Güngör (Güngör BAYKAN) ve kaleci Orhan önemli oyunculardı.
5-6 yıllık süre içinde ilçeyi temsil etmek üzere güçlü bir birliktelik oluşturulması düşüncesi iyice yerleşmeye başladı ve iki kulübün birleşmesi gündeme geldi. Nihayet 1961 yılında iki kulübün birleşme genel kurulları yapıldı. Burada en büyük sorun takımın renklerinin tespitinde ortaya çıktı. Sarı-Lacivert ile Sarı-Kırmızı kavgasına Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI “Hiçbiri olmayacak. Kimsede olmayan bir rengi seçiyorum. Mor-Beyaz olacak” diyerek son noktayı koydu. Kurulan takımın adı Hopaspor’du ve ilk başkanı Dr. Hilmi ÇAKMAKÇI oldu. 1967’ye kadar başkanlığa devam etti.
1967-1971 yılları arasında İstanbul Şişli Etfal Hastanesi’nde Radyoloji ihtisası yaptı. Aynı yıl tayin olduğu Trabzon Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne 1972 yılında başhekim oldu. 13 yıl başhekimlik yaptıktan sonra 1985’de emekli oldu. 1993 yılına kadar kendi Röntgen Laboratuvarı’nda çalıştıktan sonra İstanbul’a yerleşti. Özel Göztepe Hastanesi’nde görev yaptıktan sonra mesleği bıraktı. Halen 85 yaşında olup İstanbul’da yaşamaktadır.
Kaynak:Dr.Tevfik ÇAKMAKÇI